Barış İçin Akademisyenler: Olağanüstü Zamanlarda Akademiyi Savunmak

Barış İçin Akademisyenler: Olağanüstü Zamanlarda Akademiyi Savunmak

İnsan Hakları Ortak Platformu, yıllardır akademi ve sivil toplum ortaklığıyla insan haklarının savunulması ve geliştirilmesinin önemini dikkate alarak, Türkiye’nin önde gelen akademisyenleriyle ortak çalışmalar yürütmüştü. Bu çalışmalarda Platformun etkinliklerine en çok katkı sunan akademisyenlerden Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz bu kez akademiyi ve akademik özgürlüğü savunan bir çalışmaya İHOP’un destekleriyle imza attılar.

Altıparmak ve Akdeniz tarafından kaleme alınan “Barış için Akademisyenler: Olağanüstü Zamanlarda Akademiyi Savunmak” isimli kitap İletişim Yayınları tarafından Şubat 2017de yayımlandı. Kitap, Ocak 2016da imzaya açılan ve toplamda 2212 akademisyen tarafından imzalanan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirgesine yönelik yürütülen adli ve idari süreçleri inceliyor. Baştan sona ağır hukuka aykırılıklar içeren sürecin, görevinin gereğini yaptığını söyleyen Üniversite ve YÖK yetkililerinin hem akademik dünyayı hem de genel kamuoyunu nasıl yanılttığını da açıklıkla gözler önüne seriyor.

Kitap; BAK İmzacılarına yönelik idari soruşturma sürecini, OHAL KHKleri ile ihraçları ve Ceza Soruşturmaları ve Kovuşturmalarını üç ayrı başlık altında inceliyor. Bu süreçlerin tamamının hem ulusal hem de uluslararası mevzuata aykırılıklarını ayrıntıları ile irdeliyor. Yazarların saptadığı gibi bu süreçlerin hiçbirinde gerçek anlamda bir savunma alınmadığı gibi akademisyenlerin hangi suçla itham edildiği bile belirlenemiyor.

Kitap her ne kadar merkezine “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnini merkezine alıyorsa da, özellikle OHAL KHKleriyle ihraca ilişkin 2. bölümü ve ifade özgürlüğüne ilişkin 3. bölümü çok daha geniş kitleleri etkileyen sorunlara da cevap taşımaktadır. Yazarlar 2. bölümde, ihraç sürecindeki usulün adil yargılanma ve özel hayatın korunması haklarına aykırı bir şekilde yürütülmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal ettiğini ve iç hukukta bunu giderecek bir yol da olmadığı için bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine doğrudan başvuru imkanının yolunu açtığını AİHM içtihadını dikkate alarak tartışıyorlar.

Kitabın 3. bölümündeki ifade özgürlüğü analizi ise Türkiye’de çok yaygın uygulaması olan Terörle Mücadele Yasasının 7. maddesi, Türk Ceza Kanununun 301. maddesi ve şiddetle ifade özgürlüğü ilişkisi bağlamında uygulanan tüm idari ve cezai yaptırımların insan hakları hukuku ölçütleri açısından değerlendirilmesine ilişkin bir test geliştiriyor. AİHM içtihadı ve karşılaştırmalı hukuk kaynaklarına dayanan bu test, sadece “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metninin değil, Türkiye’de bu kapsamda yürütülen idari ve adli soruşturmaların hemen hepsinin aslında hukuka aykırı olduğunu ortaya koyuyor. Bu yönüyle kitap, sadece akademisyenleri değil ama ifade özgürlüğü mücadelesiyle ilgilenen herkesi yakından ilgilendiriyor.