Radikal: İnternet sitelerini yasaklamak (1)

Radikal / İnternet sitelerini yasaklamak (1) / Türkiye / JOOST LAGENDIJK

JOOST LAGENDIJK
Türkiye – 21/07/2010
joost.lagendijk@radikal.com.tr

Geçen cumartesi büyük bir başarıydı. 2 bine yakın insan, internete yönelik kısıtlamaları protesto etmek için Taksim Meydanı’nda toplandı. Göstericiler arasında, internete özgürlük çağrısı yapan sivil toplum kuruluşları, internet sitelerinin temsilcileri ve okurları, yanı sıra internet sansüründen olumsuz etkilenen özel şirketlerin çalışanları vardı. İlk kez 50’den fazla sivil toplum kuruluşu, sivil girişim, insan hakları örgütü ve online topluluklar, ‘İnternet Sansürüne Karşı Ortak Platform’ oluşturmayı başardı. Sitesine www.sansursuzinternet.org.tr adresinden ulaşılabilen platform, ‘interneti kontrol etmek yönünde yasadışı ve keyfi çabalar’ diye tanımladığı uygulamaları protesto etmeyi sürdürecek.

Üç yıl önce işlerin bu kadar tatsız bir hal alacağını pek kimse beklemiyordu. Mayıs 2007’de Türkiye hükümeti internetteki yayınları düzenlemek ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçları önlemek için 5651 sayılı yasayı çıkardı. Bu, popüler görüntü paylaşım sitesi YouTube üzerinden ulaşılabilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü de içeren hakaret edici videolarla ilgili kaygılara bir cevaptı. Fakat yasa, çocuk pornografisi ve diğer müstehcen içerik barındıran, yanı sıra intihar ve uyuşturucular hakkında
bilgi veren, üstelik sayıları giderek artan sitelerle de başa çıkma amacı taşıyordu.

Kabul edilmesinin ilk yılında 5651 sayılı yasanın en bilinen tatbiki YouTube’la ilgili oldu. Çeşitli Türk mahkemelerinin, Atatürk’e hakaret eden bazı amatörce Yunan videolarını gösterdiği için YouTube aleyhinde kararlar vermesinin ardından, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Mayıs 2008’de nihai engelleme talimatını verdi.

O dönemde pek az insan yasağı ciddiye alıyordu. Birçokları, ben de dahil, bunun bazı eski kafalı yargı üyesinin son çırpınışları olduğunu düşünüyordu; bu kararlar hiçbir yere varmayacaktı, çünkü herkes, hükümet de dahil, bu çağda internet sitelerini yasaklamanın hiçbir manası olmadığını çok geçmeden anlayacaktı. AB başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın 2008’de Avrupa Parlamentosu’nda YouTube yasağıyla ilgili soru soran parlamenterlere, geniş bir gülümsemeyle bunun geçici bir sıkıntı olduğunu ve oğlunun kendisine mevcut koşullarda yasağın etrafından dolanmanın yolunu gösterdiğini anlattığını hatırlarım. Başbakan Erdoğan da, gazetecilerin YouTube’a erişimin engellendiğini hatırlatması üzerine benzer açıklamalarda bulunmuş, ‘Ben girebiliyorum, siz de girebilirsiniz,’ diye yanıt vermişti. Yasak tepeden tırnağa gülünç görünüyordu; kısa süre sonra gerçeklik ve sağduyu
galebe çalacak gibiydi. Birçok insanın ruh halini, internet üzerinden yayılan şu tepki gayet iyi özetliyordu: ‘Atatürk resmi üzerine biraz ruj sürüp aptalca bir video yapan Yunanistan’daki sivilceli yeniyetme, şu an inanılmaz bir güç hissediyor olmalı. Olsa olsa bir olgunlaşmamışlık göstergesi şeklinde yorumlanması gereken bir eylemle, Türkiye’de yaşayan 75 milyon insanın Türkiye’nin kültürünün, güzelliğinin ve müziğinin dünyadaki milyonlarca insanla paylaşılabileceği bir siteye ulaşmasını engellemeyi başardı. Süregiden bu yasağın sorumlusu olanlar, Atatürk’ün çocukça bir videodan etkilenmeyecek olan gücüne ve vatandaşlarının neyi izleyip izlemeyeceğine kendilerinin karar verme yeteneğine ne kadar da güvensizler.’ Fakat bu sadece başlangıçtı.

Bu yılın ocak ayında, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Türkiye’deki internet sansürünü sertçe eleştiren bir rapor yayımladı. Rapor, 5651 sayılı yasanın tehlikelerini başından beri gören insanlardan biri olan, İstanbul Bilgi Üniversitesi doçentlerinden Dr. Yaman Akdeniz tarafından hazırlandı. Rapora göre, Aralık 2009’a gelindiğinde, yaklaşık 3 bin 700 siteye erişim, 5651 sayılı yasa uyarınca engellenmişti. Raporda varılan sonuçlara ve yasağın Türkiye’nin dış dünyadaki imajına verdiği zarara dair daha fazlası bir sonraki yazımda.