Radikal: ‘Sansür kararlarının dayanağı yok’
Yaman Akdeniz Türkiye’deki sitelere erişim engellenmesi sürecinde savunma hakkı verilmediğini; bunun da yargısız infaz olduğunu savunuyor.
SANAL ALEM / 10/11/2008
İnternet sansürünün kitleselleşmesi kamuoyunda Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar’ın açtığı davalar sonucu gerçekleşti. Atatürk’e hakaret içeren videolar barındırdığı gerekçesiyle erişimi engellenen video paylaşım sitesi YouTube.com’un yarattığı yankıdan sonra en çok ses getirense Süper Lig maçlarının yayın haklarını elinde bulunduran Lig TV’nin yayın platformu Digiturk’ün Diyarbakır Mahkemesi’nde aldırdığı kararla Google’ın blog hizmeti blogger.com‘u engelletmesi oldu.
Bu süreçte akla takılan birçok soru oldu. Örneğin Blogger hizmetinde neden sadece korsan içeriği barındıranlar değil de bütün site engellenmişti? Futbol görüntülerinin hepsi farklı sitelerden alınıp Blogger içindeki sayfalara konmuşken neden video siteleri değil de Blogger kapatılmıştı? Ya da neden İstanbul’da kurulu Digiturk yine İstanbul’da ofisi bulunan Google’a karşı davayı Diyarbakır’da açmıştı? Bütün bu sorular bir yana, eğer dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın sitesini barındıran Blogger’ın sahibi Google olmasaydı ve avukatı Türkiye’de itiraz edip kararı değiştiremeseydi bugün hâlâ site erişilemez kalacaktı.
Uluslararası internet hukuku konusundaki çalışmalarıyla tanınan Londra Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr Yaman Akdeniz bütün bu tartışmaların aksine 25 milyona ulaşan Türk internet kullanıcılarını etkileyen bu kararların ‘kanunen’ hatalı olduğunu savunuyor.
Bu konuda Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ile birlikte ‘İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır: Türkiye’de İnternet İçerik Düzenlemesi ve Sansüre İlişkin Eleştirel Bir Değerlendirme’ başlıklı bir kitapçık hazırlayan Akdeniz internet üstündeki düzenlemeleri, suç ve cezaları tanımlayan 5651 sayılı yasanın (getir.net/ied) tamamen yanlış yorumlanıp uygulandığını iddia ediyor.
Yaman Akdeniz’e göre hâkim ve savcılar kimi zaman hatalı, kimi zamansa keyfi uygulamalarla yanlış kararlar alıyor. Hakaret, kişisel haklar ve katalog suçlarla ilgili 8 ve 9. maddelerin kamuoyunca anlaşılmaması da itiraz ihtimalini ortadan kaldırıyor.
‘Kararlar dayanaksız’
Akdeniz’in dikkat çektiği konu, 5651 sayılı yasanın erişimi engelleme yetkisini sadece 8. maddede yer alan intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş ve kumar oynanması için yer ve imkân sağlama başlıklarından oluşan katalog suçlar için vermiş olması. Blogger.com’un kapatılmasına yol açasna 5846 sayılı fikri haklar kanunun 4. ek maddesinde yer alan özel durum.
Bütün bunların ışığında Yaman Akdeniz, Adnan Oktar’ın başvuruları sonucu erişime engellenen sitelerin kanunun yanlış değerlendirmesinin kurbanı olduğunu savunuyor. Hatta terör örgütlerinin propagandasını yaptığı gerekçesiyle engellenen 139 site bile bu şekilde kanunsuz olarak kapatılmış durumda.
Yargısız infaz
Adnan Oktar’ın davalarının özünde hakaret ve kişilik haklarına saldırı yer alıyor. Ancak konuyu düzenleyen 5651 sayılı yasanın ilgili 9. maddesinde hukuki yaptırım olarak sadece ‘yayından kaldırma’ yer alıyor. Bu kanundan önce Medeni Kanun’a göre erişimin engellenmesine karar verilebiliyordu. Ancak 5651’den sonraki kişilik haklarını temel alarak alınan engelleme kararları bu kapsamda hukuka aykırı kalıyor.
Yaman Akdeniz’in bu konuyla ilgili ilk bildirisi ‘İnternete Karşı Adnan Hoca’ başlığıyla internet tabanlı bağımsız haber ağı bianet.org sitesinde yer aldı (getir.net/iee). Ancak hemen harekete geçen Oktar’ın avukatları siteye başvurarak bu yazının kaldırılmaması halinde diğer siteler gibi erişime engelleme kararı aldıracaklarını açıkladı. Bianet editörleriyse tehditlere boyun eğmeyeceklerini bildirerek yazıyı kaldırmadı.
Bütün bu olanların ışığında Yaman Akdeniz’in dikkat çektiği bir diğer konu aleyhinde dava açılan sitelere hiçbir savunma hakkı verilmeden erişim engelleme cezası veriliyor oluşu. Akdeniz durumu “Bunun adı yargı yoluyla yapılan yargısız infaz ve sansürdür.
Bir hukuk devletinde bu şekilde uygulama olmaz; açıklık ve şeffaflık şart.” şeklinde özetliyor.