SantralHaber | Erişimimi engelleme!
16/12/08 – 17:49
Burcu Soydan
Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller anlatılırken matbaanın icat edilmesinden üç yüzyıl sonra ülkemize geldiğinden yola çıkılarak eleştiriler yöneltilir. Bir bakıma haklılık payı olsa da, internetin Türkiye’ye gelmesi bu kadar uzun sürmedi ama yasakların da aynı hızla kullanıma sokulduğu düşünülünce zihniyette bir problem olduğu da aşikar. İnternet kullanımının ya da yaygınlığının geçmişi çok eskiye dayanmayan Türkiye, hukuki boyutu tartışmalı erişim engelleme kararlarıyla neredeyse dünya çapında bir üne kavuştu. Dünya çapında milyonlarca kullanıcısı olan bir “tık” ötemizdeki kimi internet sitelerine girmek isteyenler sıklıkla, “Bu siteye erişim engellenmiştir” yazısıyla karşılaşıyor. Bir tek mahkeme kararıyla milyonlarca blog’a ya da birkaç video yüzünden dünyada en popüler sitelere “uygunsuz içerik” gerekçesiyle erişilemezken diğer yandan terörizmi destekleyen, kek tarifi verir gibi bomba tarifi veren, nasıl suikast yapılacağını anlatan sitelere erişimde ise herhangi bir sorun yaşanmıyor. Bu çelişkiyi ya da sanal dünya ile yargı arasındaki karmaşayı ortaya koymak için akademisyenler Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak tarafından geçtiğimiz haftalarda bir rapor yayınlandı. “İnternet: Girilmesi tehlikeli ve yasaktır” başlıklı rapor, adından da anlaşılacağı gibi internetin devlet tarafından tehlikeli bir icat gibi gösterildiğini ilginç örneklerle ortaya koyuyor.
Sansürün kaynağı 5651 sayılı kanun
Rapor, erişim engellemeyi ağırlıklı olarak 5651 sayılı kanun çerçevesinde açıklıyor. 2007 yılında hayatımıza giren kanunun beraberinde birçok yasa ihlali getirdiğini göz önüne seriyor. Peki nedir bu 5651 sayılı kanun ve onun getirdikleri ya da götürdükleri? Mayıs 2007’de “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan ve yine aynı yılın Kasım ayında yürürlüğe giren 5651 sayılı kanunla internet ile yargı arasında kanuni bağ kurulmuş oldu. İçerik sağlayıcılara, siteye vergi kimlik numarası, telefon, adres, gibi bilgileri koyarak kullanıcıyı bilgilendirme yükümlülüğü getiren kanun aynı zamanda içerik sağlayıcıları kullanıma sunduğu tüm içerikten sorumlu tutuyor. 14 maddelik kanunun raporda en çok tartışılan maddeleri ise erişim engelleme özgürlüğü ve internette kişisel hak ihlalleriyle ilgili olan 8 ve 9. maddeler.
İdari makamlara yargı yetkisi
5651 sayılı kanunun 8. maddesiyle sanal dünyaya getirdiği en büyük kısıtlama olan erişim engelleme şu durumları kapsıyor: İntihara yönlendirme, çocuk cinsel istismarı, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, Atatürk aleyhine işlenen tüm suçlar. Bu içeriklerden birini barındıran site, suç unsuru barındırmaktan ötürü kapatılabiliyor. Burada en dikkat çeken nokta ise kapatma kararının mahkemenin yanı sıra Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından da veriliyor olması. Raporda bu konu anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle oldukça eleştiriliyor. Anayasanın, “Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” içerikli 9. maddesi gereğince idari makamların erişim engelleme yetkisi olmadığı savunuluyor.
Müstehcen mi pornografik mi ?
8. maddede bahsi geçen içeriklerden bazıları ise yargı tarafından henüz tanımlanamamış kavramlar. Örneğin, müstehcenlik tanımı TCK’da yer almıyor. Rapora göre bu durum erişim engellemede keyfi uygulamalara yol açıyor. Müstehcenlik ile pornografik arasında bir fark gözetilmediği için de bu içerikler çocuklardan korunmak istenirken, büyüklere de yasaklanıyor. Raporda bu durum için “Çocukları pornografik içeriklerden korumak gereklidir ama büyüklere de yasaklamak anayasal haklarını ellerinden almaktır” deniyor.
Bomba tarifine izin var
8. maddede adı geçen içeriklere bakıldığında akıllara şu soru takılıyor: Youtube, Geocities gibi dünyaca ünlü ve saygın sitelerin erişimi “uygunsuz içerik” gerekçesiyle engellenirken, bomba yapımını anlatan, Türkiye’deki terörü körükleyen sitelere nasıl rahatça ulaşabiliyoruz? Özellikle forumlarda, TNT, C4 tipi bomba düzeneklerinin nasıl hazırlanacağı, gerekli malzemelerin nerelerden temin edileceği gibi bilgiler detaylı şekilde isteyenlere sunuluyor. Bu durum da internet denetlemesinin erişim engelleme yoluyla çözümlenemeyeceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Adnan Oktar’ın internette “hukuk” savaşı
Raporda üzerinde durulan bir diğer madde ise internette kişisel hakların ihlali ile ilgili olan 9. madde. Bu maddeye göre, internet ortamında kişilik hakları ihlal edilen bireyler aynı hedef kitleye, o site üzerinden kendi cevaplarını bir hafta süreyle yayınlayaniliyor. Ancak bu maddede erişim engellemeden söz edilmemesi ortada büyük bir çelişki yaratıyor. Özellikle Adnan Oktar’ın açtığı davalarla gündeme gelen internette kişisel hak ihlallerine verilen ceza, kanunla uyuşmuyor. Bilindiği gibi Adnan Oktar, kendi geliştirdiği “evrim teorisi”ni eleştiren sitelere dava açmış ve içlerinde WordPress, Google Groups, Richard Dawkins ve Vatan gazetesinin internet sitesinin de bulunduğu altmıştan fazla site için kapatma kararı aldırmıştı. Rapora göre, Adnan Oktar davalarında görülen erişim cezaları 9. maddenin yürürlüğe girdiği Mayıs 2008’den beri hukukla örtüşmüyor.
Varolmayan siteye kapatma cezası
Erişim engelleme yetkisi içeren diğer kanun ise 5846 sayılı “Fikir ve Sanat Eserleri” kanunu. Bu kanuna göre internette fikir ve sanat hırsızlığı yapan sitelere erişim engelleme kararı veriliyor. Bu kanunla gündeme gelen erişim engellemenin başlıca örneği ise blogger.com siteleri. Lig TV yayınlarına abone olmadan erişim yollarının yayınlanması üzerine Digitürk’ün ihbarıyla erişimi engellenen site, Ekim ayında yayına tekrar açıldı. Bu kanunla ilgili en absürd olay ise imbd.com’un başına geldi diyebiliriz. Dünyaca ünlü sinema sitesi www.imbd.com, “Fikir ve Sanat Eserleri” kanunu gereğince kapatılma cezası aldı. Fakat mahkemede sitenin adresinin yanlış yazılmasıyla varolmayan bir site kapatma cezası alırken, www.imbd.com Türkiye’deki yayınına devam etti.
“Kanun kaldırılmalıdır”
Raporda 5651 sayılı kanunun hukuki değerlendirmesi yapıldıktan sonra erişim engelleme uygulamasının sansür niteliğinde olduğu sonucuna varılıyor. Bu nedenle rapor, 5651 sayılı kanunun kaldırılması gerektiğini ifade özgürlüğü, demokratik haklar, hükümet politikası ve Avrupa ülkeleri çerçevesinde savunuyor. Raporda, Türkiye’de 5651 sayılı kanunla beraber aşırı düzeyde bir engelleme eğilimi başladığının da altı çiziliyor. Sitelerdeki tek bir dosya, 30 saniyelik bir görüntü ya da bir resim bütün sitenin kapatılması için yeterli sebepler. Bu durum hukuka uygun içeriklere de ulaşılmasını imkansız kılıyor. Örneğin, Youtube’da Atatürk’e hakaret içeren videolar olduğu gibi onu öven videolar da var. Rapor bu örnek üzerinden, hakaret içeren bir videonun toplumu rahatsız edebileceğini ama onarılmaz yaralar açmayacağını fakat ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının derin yaralar açacağını savunuyor.
“Geçici nitelik” uygulanmıyor
5651 sayılı kanunun idari bir makam olan TİB’e de erişim engelleme yetkisi verilmesinin de yanlış olduğu vurgulanıyor. TİB’in verdiği koruma tedbiri kararı nitelik olarak geçici olmasına rağmen, bu kararın uygulandığı bin 115 siteden sadece 40’ının erişim engelinin kaldırıldığı saptanıyor. Görülüyor ki, geçici süreyle uygulanması gereken kararlar kalıcılık niteliği taşıyor.
Avrupa reddediyor, Türkiye uyguluyor
Kanun, Avrupa ile karşılaştırıldığında da herhangi bir benzerlik taşımıyor. Avrupa Konseyi, erişim engelleme politikasını açıkça reddetmesine ve içerik çıkarma yöntemini benimsemesine rağmen Türkiye’nin erişim engelleme de bu kadar ısrarcı olması raporda sansürcü bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
Son olarak, “Tavsiyeler” bölümünde; ev, okul bilgisayarları ve internet kafelerde bireysel filtrelemenin önemli bir uygulama olduğu savunulurken, bu filtrelemenin devlet tarafından uygulanması halinde internetin “TRT’den daha heyecan verici olmayan bir aile dostu ortamına” döneceği öngörülüyor.