Herkes kendi güvenliğini kendi sağlamalı!: “Kritik soru internet kullanıcısı açısından, bir sitenin ‘sakıncalı’ olup olmadığına kim karar verecek, nasıl engelleyecek? Yürürlükteki kanuna göre bu işi devlet yapıyor. Uzmanlara göre ise herkes kendi güvenliğini kendi sağlamalı.”
NTV-MSNBC, Güncelleme: 01:37 TSİ 24 Haziran 2008 Salı
İSTANBUL – Devletin internette kişilerin güvenliğini sağlamak amacıyla “erişimi engellemesi” son günlerin en sıcak tartışma konularından. 5651 sayılı İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanuna göre bir internet sitesinin “sakıncalı” olup olmadığı kararını, vatandaşların ihbarları, emniyetin rapor etmesi ve savcının da talep etmesi sonucu, mahkeme veriyor, söz konusu siteye erişim engelleniyor. Ancak bu durum “sansür” olarak nitelenirken, öte yandan bu tedbirlerin teknik açıdan “delinebilir” olması nedeniyle de amacına ulaşmadığını gösteriyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurucu ve direktörü Yrd.Doç. Leyla Keser Berber ile Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Yaman Akdeniz, konuyu NTVMSNBC’de tartıştılar. Berber ve Akdeniz, devletin filtreleme yapmasının “sansür” olduğunu, internet kullanıcılarının kendi güvenliklerini kendilerinin sağlaması gerektiğini savunuyor.
Doç. Yaman Akdeniz ve Yrd.Doç. Leyla Keser Berber’in konuya ilişkin görüşleri şöyle:
Leyla Keser: Gözetilmesi gereken temel ilke; “herkesin internette kendi güvenliğinin tek takipçisi olması, kendisine en uygun filtreleme-şifreleme çözüm veya yöntemine yine en iyi bizzat kendisinin karar vermesi” olmalı. Dolayısıyla bireysel çıkar ve menfaatlere dayalı bir eğitim ve bilinçlendirme politikası izlenmeli. Devletin bu anlamda birey adına ön plana çıkarak önlemler almaya çalışması, 5651 sayılı kanunun uygulamasında görüldüğü gibi, bireysel menfaatlere ve internetin özgürlükçü doğasına ters sonuçlar doğurabilmektedir.
Yaman Akdeniz: 5651 gibi bir kanun çıktıktan sonra uzmanlar doğal olarak filtrelemenin ve engellemenin ne şekilde yapılması gerektiğini tartışmaya başlıyorlar. Halbuki tartışılması ve konuşulması daha doğru olan bu kanunun ne kadar doğru olduğu. Kanun çıkmış ve yürürlüğe girmiş olabilir fakat filtreleme internet servis sağlayıcılar (ISS) seviyesinde veya ülke çıkış noktasında yapılmamalı. Böyle olursa, erişimi engelleme özellikle YouTube ve Geocities uygulamalarında gördüğümüz gibi sadece kanuna aykırı olarak görülen içerik için değil bütün web sitesi için yapılıyor. Bu tip bir uygulama, gerekçesi ne olursa olun sansürdür ve demokratik toplumlarda kabul edilemez.
İNTERNET KURULU NE YAPMALI?
Leyla Keser: 18-19 Haziran 2008 tarihleri arasında Abant’ta düzenlenen ve site kapatma olaylarının analiz edildiği, çözüm yollarının tartışıldığı Çalıştay’da, üniversiteler, bilgi ve iletişim teknolojileri konularında faaliyet gösteren şirketler, kurumsal ve bireysel kullanıcılar, STK’lar, medya ve içerik sağlayıcılarının katılacağı bir Özdenetim Kurulu oluşturulması benimsendi. Ancak bu kurula yüklenen “medya etiği konusunun tartışmaya açılması, internet güvenliği konusunda tedbir alma, içerik ihbar, filtreleme ve değerlendirme sisteminin kurulması ve site içeriklerinin değerlendirilmesi gibi görevler için ayrı bir platform oluşturmaya gerek yok. Çünkü, söz konusu amaçları Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki İnternet Kurulu (5651 sayılı kanunun 10. maddesinin 5. fıkrası uyarınca) zaten gerçekleştirebilecek durumda. Bu nedenle gerekiyorsa İnternet Kurulu kapsamında bu görevleri yerine getirecek ayrı ve özel bir çalışma grubu oluşturulması yeterli olacaktır.
Yaman Akdeniz: Kanaatimce İnternet Kurulu bu tür bir görevi ifa edebilecek yapıda değil. Sadece danışmanlık yapabilir, belli konularda. Onun dışında geniş bir yelpazade faaliyet göstermesini beklemek doğru bir yaklaşım değil.
Leyla Keser: Uluslararası düzeyde gelişmelerin takibi ve oluşumlara etkin katılım gibi aktivist hareketleri yine İnternet Kurulu gerçekleştirebilir. Ancak söz konusu çerçevede gerçekleştirilecek olan bu eylem ve hareketlerin amaçlarının, bu amaçlar doğrultusunda elde edilecek sonuçların ne işe yarayacağı ve nasıl değerlendirileceği konusunda analizler yapılmalıdır.
SAKINCAYA KARAR VERME HAKKI
Yaman Akdeniz: Abant toplantı notlarından anladığım kadarı ile filtreleme yetkisinin İnternet Kurulu’na verilmesi gibi bir fikir ortaya atılmış. Özel sektör veya sivil toplum örgütleri hangi sitenin “sakıncalı”, hangi sitenin ve içeriğin “sakıncasız” olduğuna karar veremez. Kanuna aykırılık ancak mahkemelerin karar vereceği bir durumdur. Demokratik toplumlarda aksi düşünülemez. Avrupa’da INHOPE şemsiyesi altında çalışan ihbar merkezleri (hotline) Avrupa Birliği’nin Elektronik Ticaret Direktifi bazında uygulanması öngörülen “ihbar et-kaldır” sistemi ile, kanuna aykırı içeriklerin (özellikle çocuk pornografisi ve ırkçı içerik) kendi bulundukları ülkelerdeki ISS ve yer sağlayıcıların server’larından kaldırılmasını sağlama konusunda çalışıyor. AB’deki uygulamalarda erişim engellenmesi genel olarak yok. Benim 10 senedir savunduğum gibi filtreleme sadece kullanıcı aşamasında yapılmalıdır ve filtreleme kullanma kanuni mecburiyete dayanmamalıdır. Kullanıcı aşamasında isteyen istediği filtreleme yazılımını kullanabilir, hatta birden fazlasını kullanabilir, ama devlet politikası olarak filtreleme ve erişim engelleme yanlıştır.
Leyla Keser: İnternette kendi güvenliklerinin takipçisi olma yetkisi yine bireylere bırakılmalı. Hiçbir kamu kurumu, organ veya kişilerin kendi hak ve menfaatlerini onlar kadar iyi koruyamaz. 5651 sayılı kanunun açık bıraktığı ve ikincil mevzuat ile de düzenlemediği bu çok önemli konunun “sansür” uygulaması yaratmayacak şekilde çözüme bağlanması gerekir.
Yaman Akdeniz: Abant’ta alınan kararlarda “Alan adından engelleme ancak çok özel koşullarda ve o alan adında bütün içerik zararlı ise uygulanmalıdır” diyor. Ben de hemfikirim. 5651 sayılı kanun dışında kapatmalar konusunda da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın yetkilendirilmesini istemişler. Buna katılmıyorum. 5651 dışı kapatmalar genelde medeni hukukla (kişisel haklar, hakaret) ve fikri haklarla ilgili. Bu tip kişisel sorunlara çözümü ancak mahkemeler bulabilir. Mahkemelerin de bu kararları hangi gerekçelerle verdiklerinin karardan anlaşılabilmesi, dünyadaki uygulama doğrultusunda site erişimiyle ilgili hakim ve savcıların eğitilmesi gerekir.
5651 SAYILI KANUN DEĞİŞMELİ
Leyla Keser: 5651 sayılı kanun yüzünden bugün yaşadığımız sıkıntılar dikkate alınarak, bilişimle ilgili olarak yapılacak yasal düzenlemelerin “24 saatlik” olmaması, yasama sürecinin demokratik, şeffaf ve katılımcı olmasının sağlanması gerekli. Hiçbir kanun ilelebet yürürlükte kalmaz. Adalet Bakanlığı’nın bu kanunun değişmesi için bir an önce harekete geçmesi, bu kanundan önce kurduğu komisyona hazırladığı ve bazı hükümleri de 5651 sayılı kanuna “kes-yapıştır” edilen “Bilişim Ağı Hizmetlerinin Düzenlenmesi ve Bilişim Yoluyla İşlenen Suçlar Hakkında Kanun Taslağı”nı yeniden gündeme getirmesi gerekir.
Yaman Akdeniz: Mevcut uygulamada açıklık-şeffaflık yok. Savcılar, hakimler, mahkemeler ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) re’sen erişimi engelleme kararı alıyor. Ama o kararın neden alındığını ve engelleme gerekçesini biz bilmiyoruz. Bazı Youtube engellemeleri ve mesela Geocities.com engellemesinde olduğu gibi… TİB tarafından re’sen alınan kararlarda engellemenin hangi nedenlerden yapıldığı da her zaman belli olmuyor. Bazen erişimi engellenmiş sitenin adından içeriğin ne olduğunu kestirmek mümkün. Ama uygulama daha açık ve şeffaf olmalı. Bilmediğimiz bir şey için ne yorum yapabiliyoruz, ne harekete geçebiliyoruz. Ana problem aslında 5651 sayılı kanunun Meclis’ten geçişiyle başladı. Adalet Bakanlığı bir an önce uygulamayı tekrardan gözden geçirmeli.
Doç.Dr. Yaman Akdeniz: İngiltere’de Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi. BilgiEdinmeHakki.Org ve cyberlaw.org.uk sitelerinin direktörü. “İnternette çocuk pornografisi ve hukuk” (Internet Child Pornography and the Law: National and International Responses) kitabı geçen mayıs ayında yayınlandı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ile İnsan Hakları Ortak Platformu (http://ihop.org.tr/) için “Türkiye’de İnternet İçerik Denetimi ve Sansürü Konusunda Eleştirel Bir Değerlendirme” adlı rapor hazırlıyor. Rapor, Eylül 2008 tarihinde yayınlanacak.
Yrd.Doç.Dr. Leyla Keser Berber: İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezinin Kurucusu ve Direktörü.. E-Dönüşüm Liderleri Kurulu üyesi.
(Via NTVMSNBC.)