MEDYATAVA: Basın özgürlüğünde geriye gidiyoruz

MEDYATAVA – Yazmadıysa doğru değildir!: “‘SÜREKLİ VE CİDDİ BİÇİMDE HÜKÜMETİ ELEŞTİRECEK OLSAM ACABA NELER GELİR BAŞIMA?’

15.01.2010 14:23

Taraf yazarı Amberin Zaman’ın son zamanlarda aklına yeniden takılan soru

Amberin Zaman/TARAF

Basın özgürlüğünde geriye gidiyoruz

Bu başlığı Sedat Ergin’den çaldım. İlki 30 aralıkta olmak üzere, Sedat bu konuda son derece aydınlatıcı iki tane yazı yazdı. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nun soruşturmaların gizliliğine ilişkin 285. maddesi üzerinde yoğunlaşarak basın özgürlüğündeki karanlık tabloyu yansıttı. Son dönemde muhabirimiz Mehmet Baransu tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilirken Star gazetesinden Şamil Tayyar da AKP tarafından çıkarılan bu yasa kapsamında mahkûmiyet cezası aldı.

Sanıkların birden üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngören yasa aynı zamanda suçun basın yoluyla işlenmesi halinde yarı oranında arttırılmasını da öngörüyor.

Sedat’ın da işaret ettiği gibi Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in geçenlerde yaptığı bir açıklamaya göre, sadece Ergenekon davasının ihlal edildiği iddiasıyla 4 bin 139 dava açılmış bulunuyor. Ve yine Sedat’ın belirttiği gibi yolsuzluk soruşturmalarını haberleştirdiklerinden ötürü bir çok gazeteci ya yargılanıyor ya da mahkûm edildi.

New York merkezli basın hakları kuruluşu The Committee to Protect Journalists’in 2009 yılı verilerine göre Türkiye gazeteciler açısından dünyanın 12. en ‘ölümcül’ ülkesi. Yani Türkiye basın özgürlüğü açısından hükümet ve reformcular arasında yoğun çatışmaların yaşandığı İran’dan dahi gerilerde.

Bu bağlamda ulusal medyadan gereken ilgiyi görmeyen Güney Marmara’da Yaşam gazetesinin editörü Cihan Hayırsevener’in 19 aralık günü Bandırma’da katledilmesi olayı var. Hayırsevener yazılarında Bandırma Belediyesi’nin AKP’nin elinde olduğu bir önceki döneme dair belediye ihalelerinde yolsuzluk iddialarının üzerine gitmenin bedelini ödemiş görünüyor. 28 ekimde yapılan bir operasyonda aralarında Bandırma’nın bir diğer yerel gazetesi İlkhaber’in kurucusu İhsan Kuroğlu ve üç belediye memuru olmak üzere yolsuzluğa bulaştıkları iddia edilen toplam yedi kişi tutuklandı. Telefonla ulaştığımız Güney Marmara’da Yaşam gazetesinin yazıişleri müdürü Ümit Babacan’a göre, operasyonun ardından İlkhaber gazetesi, ve gazeteye bağlı radyo ve internet sitelerinde Hayırsevener’e dolaylı yoldan tehdit ve hakaret içerikli yayınlar artmaya başladı. Övgüyle söz ettiği Bandırma Valisi Yılmaz Arslan’ın dışında hükümetten herhangi bir ilgi görmediğini belirten Babacan ‘en azından bir bakandan bir başsağlığı telefonu beklerdik, ‘devlet yanınızda’ demesini beklerdik ama olmadı’ diye serzenişte bulunuyor. ‘Acaba üstüne gidilenler AKPli mi’ diye sormadan edemiyorum.

***

Bilgi Üniversitesi geçtiğimiz çarşamba günü düzenlediği ‘Medya Özgürlüğü’ konulu konferansta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Temsilcisi Miklos Haraszti’yi konuk etti. Macaristanlı yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusu Haraszti ‘Türkiye’nin, askerî yönetimlerin etkin olduğu dönemlere göre kıyaslanamaz ileri bir durumda’ olduğunu vurgularken ‘tam bir liberalleşmede isteksizlik görüyorum’ dedi. Hükümetin, TCK’nın 301. maddesinin basın özgürlüğüyle bağdaşmadığını bildiği halde siyasi nedenlerle adım atmaya yanaşmadığını öne sürdü. ‘İster Kemalist, ister dinî, isterse ulusal bağlamda olsun hükümet, ifade özgürlüğünde içerikten elini çekmeli. 301. madde işte bu tarafsızlığı gölgeliyor. Hükümetlerin, Ceza Yasası’ndaki sorunları Medeni Yasa’yla çözebilecekken Ceza Yasası’yla çözmede ısrar etmesi yanlış’ dedi.

AGİT geçtiğimiz günlerde ‘Internet Kanunu’ diye adlandırılan 5651 No’lu yasayı inceleyen bir rapor yayımladı. Rapora göre yasanın yürürlüğe girdiği Mayıs 2007’den bu yana aralarında YouTube, Daily Motion ve Kürt sorunu üzerinde yoğunlaşan Keditör, Özgür Gündem ve Günlük gazetesi olmak üzere 3700 sitenin erişimi engellenmiş bulunuyor. Bu yaptırımların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı yönlerini irdeleyen rapor, yasakları uygulayan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) Mayıs 2009’dan beri erişimi engellenen sitelere dair istatistikî bilgi yayımlamasını ‘geri adım’ olarak niteliyor.

Yakın zamanda Ankara’da görüştüğümüz birçok Batılı diplomat da basın özgürlüğüyle ilgili kaygılarını dil getirdiler. Doğan grubuna kesilen vergi cezasını muhalefeti sindirmeye yönelik bir operasyon olarak görenler bir hayli fazla. Avrupalı bir diplomatın ifadesiyle: ‘Evet Doğan grubuna bağlı gazetelerin zaman zaman demokrasi anlamında ikircikli davrandıkları bir gerçek ama böyle davrandıkları için basın özgürlüğüne müdahaleyi çağrıştıran Doğan grubuna yönelik baskıları da hoş görmek mümkün değil.’

Kendi adıma konuşacak olursam eğer şunu söyleyebilirim: Haraszti’nin ifade ettiği gibi ‘Türkiye, askerî yönetimlerin etkin olduğu dönemlere göre kıyaslanamaz ileri bir durumda’. Hatta AKP iktidara geldiği 2002’den beri ilk defa, yazarken, ‘acaba başıma neler gelir’ sorusunu sormamaya başladım. Mesela ordudan çekinirken çekinmez oldum. Ne var ki yedi yıllık bu rehavetin yerine, yeni bir his alır oldu beni. Somut bir nedeni yok. Başbakan’ın arada sırada The Economist’teki yazılarıma yönelik kamuoyu önünde dillendirdiği şikâyetleri dışında herhangi bir sorun ile karşılaşmadım. Ancak itiraf etmeliyim ki son zamanlar da ‘sürekli ve ciddi biçimde hükümeti eleştirecek olursam acaba neler gelir başıma’ sorusu artık kafama takılmıyor değil.