İnternet Suçlarına Dur Demeliyiz – Başakşehir Yaşam

İnternet Suçlarına Dur Demeliyiz – Başakşehir Yaşam

14.10.2010

Tabular yıkılıyor mu? ‘İnternet sansürlerine’ dair tartışmalar‚ çözüm arayışlarını da artırıyor.

Alanın en yetkili kişisi tıb başkanı Fethi Şimşek’in önerisi; ‘ Gelin‚ katalog suç sayısını azaltalım.’ Nurhan Yönezer YOUTUBE ve GOOGLE sitelerine kısıtlama tartışmalarıyla uluslararası arenaya taşınan‚ Taksim’de ‘İnternette sansüre hayır’ protestolarına kadar varan bıçak sırtı ‘internet suçları’ konusu‚ tipik bir suç ve ceza hikayesini çoktan aşmış durumda. Problem büyürken çözümü de dayatıyor.

Yazı: Şule Laleli

Bu konudaki en yetkili ağız olan Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek‚ belli ki‚ ‘sansürcü’ damgasından da‚ demokrasi tartışmalarının ortasında yer almaktan da sıkılmış. Eylemleri‚ yürüyüşleri önemsediğini söylüyor. Hatta daha etkili olmalarını bekliyor onlardan. Ama ifade özgürlüğü konusunda STK’larla aynı görüşte değil. Şimşek‚ Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) bünyesinde daire başkanlığının kurulduğu Kasım 2007’den beri YouTube’daki teknik ve idari problemler dışında ifade özgürlüğünü engelleyici ve sansür anlamına gelen erişim engellemeden söz edilemeyeceğini öne sürüyor ve ekliyor: ‘Bu iş zaten yargıyla paralel yürüyor.’

Platform eylemlerinin mimarlarından Radikal Gazetesi Yazarı Serdar Kuzuloğlu ise TİB’in mahkeme kararlarını uygulama konusundaki sorumluluğunu reddetmediklerini ama bazı katalog suçlardaki mahkeme kararı olmadan site kapatma yetkisini görmezden gelemeyeceklerini anlatıyor. ‘Bahis‚ kumar gibi konularda hüküm vermek kolay ancak özellikle müstehcenlik gibi sınırları hiç çizilmemiş‚ kişilere göre değişkenlik gösterebilecek bir kavramın aynı kapsamda olması ortaya savunulması zor bir tablo çıkarıyor’ diyen Kuzuloğlu‚ bugün müstehcenlik gerekçesiyle ünlü fotoğrafların sitelerine erişilemediğini hatırlatıyor.

İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Mustafa Akgül ise Türkiye’nin bir yandan AB’ye girmeye‚ dünya ile bütünleşmeye‚ demokrasisini geliştirmeye çalıştığını‚ diğer yandan‚ interneti yasaklayan ülkeler arasında önderlik yarışına girdiğini‚ internet yasaklarının ayıp ve utanç kaynağı olduğunu savunuyor. Türkiye’nin örnek aldığı AB ülkelerine bakıldığında‚ çoğu ülkede internet özgürlüğü ve yasakları ile ilgili en uç düzenlemeler bile STK’lar tarafından yapılıyor. Yani ortada bir mevzuat yok. Güvenlik amaçlı olan sitelerdeki denetim emniyet tarafından yürütülüyor. Ayrıca TİB bünyesindeki İnternet Daire Başkanlığı gibi bir kuruma da gerek görmemiş Avrupa ülkeleri… Sadece çocuk istismarı ve nefret suçlarıyla ilgili engelleme ve filtreleme yaparken‚ Çin‚ İran‚ Birleşik Arap Emirlikleri‚ Suriye‚ Kuzey Kore gibi ülkeler ise bütün ülke internet trafik çıkışı üzerinden kapsamlı ve sansüre varan internet filtrelemeleri uyguluyor. Ama sorun‚ havada bırakılacak bir sorun değil. Hızla bir şeyler yapılması gerekirken‚ en yetkili kurumun başkanı Şimşek‚ ilk kez radikal bir çağrıda bulunuyor: ‘İnternet‚ sadece TC sınırları içinde kullanılmayacağına göre‚ katalog suç sayısı STK’ların talepleriyle ve TBMM’de sağlanacak bir konsensusla azaltılsın.’

Burada ölçü ne olabilir’ diye sorduğumuzda ise ‘dünya standartları’ diye cevap alıyoruz. Yani Türk toplumuna özgü suçlar yerine uluslararası normların esas alınmasının mümkün olduğuna inanıyor Şimşek. Çocukların cinsel istismarı‚ nefret suçları (soykırım) ve telif hakları uluslararası arenada en fazla kabul gören üç suç unsuru. Türkiye’de ise liste hayli kabarık: İntihara yönlendirme‚ çocukların cinsel istismarı‚ uyuşturucu madde kullanılmasını kolaylaştırma‚ sağlık için tehlikeli madde temini‚ müstehcenlik‚ fuhuş‚ kumar oynanması için yer ve imkan sağlama ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar.

İnternet Daire Başkanı Osman Şen ise‚ konunun YouTube’lu ve YouTube’suz konuşulması gerektiğini söylüyor. Çünkü ona göre YouTube dışında şimdiye kadar zararlı içeriklerin kaldırılması konusunda ciddi bir zorluk yaşamamışlar. Bugüne kadar en fazla müstehcenlik‚ cinsel istismar‚ kumar ve Atatürk’e hakaretten çok yoğun ihbarlar aldıklarını ancak‚ ‘Bu içeriği çıkarın’ diye uyardıkları zaman içeriklerin çıkarıldığını ifade eden Şen‚ You Tube konusunun ise artık Türkiye’nin itibarıyla ilişkilendirilen bir noktaya geldiğini‚ buradaki geri adımın Türkiye’nin geri adımı gibi algılanabileceğini‚ bu yüzden de sorunun büyüdüğünü söylüyor.

Fethi Şimşek’e katalog suçlarının azaltılması konusundaki önerilerini soruyoruz. Çok dikkatli bir şekilde‚ ‘Bunu sağlayacak olan toplumun bakış açısı. Bağıran‚ yürüyen STK’lar bir araya gelecek ve ‘Şunlara itirazımız var‚ şunlara ihtiyacımız var’ diyecekler‚ bir irade oluşacak‚ siyasi irade ve TBMM o günün şartlarında bunu değerlendirecek. Sadece devlet bu konuya karar veremez’ diyor. Ancak ona göre STK’lar yeterince gelişkin değil. ‘En azından Avrupa’daki gibi etkili olamadıklarını düşünüyorum’ diyor; ‘İşlevsel STK’lar olsaydı‚ belki İnternet Daire Başkanlığı gibi devlet içinde bir örgütlenme olmazdı.’

Serdar Kuzuloğlu ise STK’lar konusunda‚ ‘Türkiye’deki bilişim odaklı STK’lar sansür konusunda tamamen çuvallamıştır’ diyor. Kuzuloğlu’na göre çoğunluğu ticari sektörü temsil eden bu organizasyonlar‚ devletle karşı karşışa gelmemek ya da kendi temsilcilerinin emsal girişimlerini korumak adına bu yaşananlara sessiz kalıyorlar. STK’ların toplum ve medya baskısı sonucunda göstermelik birkaç bildiri yayınlamakla yetindiklerini öne süren Kuzuloğlu‚ ‘Hatta Türkiye Bilişim Vakfı’nın sansürü protesto için parti vermiş olduğunu düşünürsek‚ işin STK tarafını daha iyi anlamış oluruz. Türkiye’de internet kullanıcılarını‚ bütün bu yaşananlardan esas mağdur olanları temsil eden STK ne yazık ki yok. Dolayısıyla TİB’in bu teklifi‚ sadece suçu aynı sonuca götürecek bileşenlerle paylaşmaktan başka bir anlam ifade etmiyor benim için’ diyor. STK’lara daha çok görev düşmesi konusunda Avrupa Konseyi ‘zararlı içerik’ konusunda‚ çok sınırlı alanlarda sivil toplumumun ‘co-regulation’ ve ‘self-regulation’ yöntemlerini önermişti. Zaman zaman bu gündeme geliyor. İngiltere’de İnternet Watch Vakfı‚ kendi zararlı gördüğü sitelere filtreleme uyguluyor. TİB‚ Atatürk’e hakaret çerçevesinde 3 bine yakın içeriği kaldırtmış. Buradaki en temel sorun‚ görecelilik. Serdar Kuzuloğlu’nun bu konuda ortaya attığı sorular şöyle: ‘Kriterlerin iyi belirlenmesi gerekiyor. Atatürk’ü aşağılamak nasıl oluyor örneğin? Bunu bir komşu devlet yapınca ne yapacağız? YouTube örneğindeki gibi yüklediği siteyi komple kapatacak mıyız? Atatürk’e hakaret bu ülkede zaten tanımlı bir suç.

Failini bulursunuz‚ yargılarsınız‚ cezalandırırsınız‚ ama bunun için gidip yüz binlerce site içeren Google Sites ya da Blogger.com sitelerini tamamen kapatırsanız‚ bunun savunulacak bir yanı kalmaz. Bugünkü katalog suçları ve yaptırımları‚ internetin ve çağın mantığına aykırı olduğu kadar uygulanabilir olmaktan da uzak.’ Osman Şen‚ görecelilik konusuna hak veriyor. Yasa ilk çıktığında kendilerine ‘Mini etekli fotoğrafların yer aldığı siteler yasaklanacak mı’ diye sorular geldiğini hatırlatarak‚ ‘Türkiye’nin uluslararasılaştırılması gerekiyor’ diyor. Yani Türkiye’nin dünyadaki uygulamalara dönmesini çözüm olarak görüyor. Osman Şen’in ifadesine göre‚ Avrupa ülkeleri ‘internet hepimizin malı’ gözüyle bakıyor ve ihbarları bir araya toplayabilen bir ağ kurmuşlar. Hollanda‚ Fransa ile ilgili bir ihbar aldığında siteyi engellemiyor sadece Fransa’ya bildiriyor‚ Fransa ilgili aktöre söylüyor ve bu içerik çıkarılıyor. Akgül‚ uzun vadede felsefenin tamamen değişmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre ‘Demokratik bir ülkede‚ devletin‚ yetişkin yurttaşları ‘zararlı içerik’ ve ‘kirli bilgi’den koruma görevi olamaz. Devlet sadece vatandaşı bilinçlendirir‚ araç ve ortam sağlar. Ona göre işte bu yüzden TİB ve ilgili yasa kaldırılıp‚ insan hakları temelli yeni bir düzenleme yapılmalı. TİB kaldırılamıyorsa da küçültülerek‚ saydam ve uzman mahkemelerle çalışmalı. SPOT ‘ İŞLEVSEL STK’LAR OLSAYDI‚ BELKİ İNTERNET DAİRE BAŞKANLIĞI GİBİ BİR ÖRGÜTLENME OLMAZDI.’ Fethi Şimşek‚ Telekomünikasyon İletişim Başkanı RESİMALTI FETHİ ŞİMŞEK’E GÖRE‚ ÖNCE TOPLUMSAL KONSENSUS OLUŞMALI.