Youtube yasağı nedeniyle Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettirdi. Twitter yasağını Anayasa Mahkemesi’ne götürerek, yasağı kaldırtmayı başardı.
20 Aralık 2015
NOKTA HABER | Fatih Vural
Prof. Dr. Yaman Akdeniz, sadece bilişim hukuku alanında uzman bir bilim adamı değil. O aynı zamanda, Kerem Altıparmak’la birlikte Türkiye’de internet alanında yaşanan haksızlıklarla mücadele eden, bunları AİHM’ye, Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan bir aktivist. Bu sayede, Youtube yasağı nedeniyle Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettiren Akdeniz, Twitter yasağını Anayasa Mahkemesi’ne götürerek, yasağı kaldırtmayı başardı.
Üstelik Haşim Kılıç ve Tayyip Erdoğan’ı karşı karşıya getirerek! Prof. Dr. Yaman Akdeniz’le Türkiye’deki internet yasaklarının ta en başından bugüne dek uzanan hikâyesini konuştuk. İnternet yasaklarının tamamen siyasal bir hâl aldığını söyleyen ünlü Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Akdeniz, Youtube ve özellikle de Twitter’in Türkiye’deki yasaklara direndiğini vurguluyor: “Türk Hükümeti’ni bir türlü memnun edemediler!”
Türkiye’deki internet yasaklarıyla ilgili Kerem Altıparmak’la birlikte en fazla mücadele eden iki hukukçudan birisiniz. Ankara’yla bu konuyla ilgili ilk temasınız ne zaman oldu?
Kerem’le 2008 yılı gibi, 5651 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinin birinci yılı dolarken bir kitap yazdık: “İnternet Girilmesi Tehlikeli Ve Yasaktır!” 2008’de Youtube girişimi engellenmişti. Girişimi engellemenin ölçüsüz ve orantısız olduğunu zaman da yazıp çizdik, ama Ankara’ya bunu anlatmak mümkün olmadı. Ankara’nın bu konudaki çekincesi neydi? Türkiye her dönem yasaklar ve sansürler ülkesi oldu. Türkiye’nin internete yaklaşımının böyle olması şaşırtıcı da değil. Şaşırtıcı olan ilk dönem!
2007’YE KADAR ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR TÜRKİYE VARDI
İlk dönemle kastınız?
2007’ye kadar, Türkiye’nin ‘hands off’ yani elini çeken, bulaşmayan bir internet politikası vardı. Hatta bunu özgürlükçü olarak tanımlamak mümkündü, o dönemde.
Bu bulaşmama politikasının bir gerekçesi de interneti tam manasıyla tanımamak olabilir mi?
Bir taraftan o, bir taraftan internet kullanımının o dönemde yaygın olmaması. Tek taraflı bir internet vardı. İnternete girdiğiniz zaman haber siteleri ve gazetelerin siteleriyle karşılaşıyordunuz. İnteraktivite yoktu, internet kullanıcı odaklı değildi. Dolayısıyla hükümet tarafından görülebilecek bir ‘sorun’ da yoktu! Tek tük sorun olarak, pkk.org’un ortaya çıkması, ordudaki yolsuzluklarla ilgili bazı sitelerin ortaya çıkması görülüyordu.
ÇOCUKLARI KORUMAK ÜZERE YOLA ÇIKILMIŞTI
Asıl rahatsızlık ne zaman başladı?
Youtube gibi kullanıcı odaklı sitelerin ortaya çıkmasıyla! 2007 Mart’ında Türkiye’de ilk defa Youtube’a girişim engellendi. Atatürk’e hakaret gerekçesiyle bazı videoların Türkiye dışından yüklenmesiyle bu süreç başladı. Arka arkaya Youtube’a erişim engelleme kararları alındı. 2007 Mayıs’ında 5651 Sayılı Kanun yürürlüğe girdi.
Bu kanunun içeriği neydi?
En başta, çocukların zararlı içerikten korunması amaçlanmıştı. O kanun içindeki 8. Madde, çocukları zararlı içerikten korumayı amaçladığı için üzerinde çok da konuşulmadı. Bizim ‘katalog suçlar’ dediğimiz, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan intihara yönlendirme, çocuk pornografisi, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlanması, (CHP ve MHP’nin de talebiyle) Atatürk aleyhinde işlenen suçlara ilişkin yeterli şüphe bulunması halinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na idari tedbir yetkisi verildi. “Bu içerikteki sitelere erişim engellenebilir” denildi. Meclis’ten kanun geçerken ortaya çıkabilecek sorunları kimse düşünmedi. Baştan deselerdi ki, “Youtube’a da erişimi engelleyeceğiz”, kabul edilebilir bir şey olmazdı. Ondan sonra gördük ki gerek bu maddelere istinaden, gerekse de bu kanunun kapsamı dışında, erişimi engelleme kararları verildi.
İLK SANSÜR, KÜRT HABER SİTELERİNE UYGULANDI
Bunun ilk örneği hangisiydi?
2008-2010 yılları arasındaki Youtube yasağıydı; ama o dönemde Word Press’e erişim de engellendi. Adnan Oktar engellemişti, Word Press’e erişimi. Ekşi Sözlük’ün erişim engeli vardı. Bir de bunun dışında olanlar vardı ki Kerem Altıparmak Hoca’yla bunlar için çok çaba verdik. Biraz önce size saydıklarım arasında nefret söylemi yok. Terörle mücadele de yok. Ama Kürt haber sitelerine de o dönemde, mesela Fırat News’a, Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından defalarca erişim engellendi.
Sizin teziniz neydi?
Engellenmemeleri gerektiğini savunuyorduk. “Bu özel bir kanun ve bu kanunda yer almayan nedenlerle erişim engelleme kararı verilemez” diyorduk. Adnan Oktar o dönemde 70-80 tane erişim engelleme kararı aldırmıştı. Bir tanesi de Oxford Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Richard Dawkins’in sitesiydi. Biz o dönemde Dawkins’e de destek verdik. Erişim engellemenin kaldırılmasını da sağladık. O dönemde çok az siteye erişim engelleniyordu. Birinci yılın sonunda 400-500 siteye giriş engellenmişti. Şimdi geldiğimiz nokta itibarıyla, 8. Madde kapsamında 100 binden fazla siteye erişim engellenmiş durumda.
ZORUNLU FİLTRE KARARINA KARŞI YÜRÜYÜŞ YAPTIK
Engelli sitelerde hangileri ağırlıkta?
Çoğunluğu müstehcen siteler olmakla birlikte geçen sene yerel seçimlerden önce Twitter da engelli siteler arasına girdi. 2011’de filtre denemesi oldu. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, “Herkes zorunlu olarak evinden filtre sistemi kullanacak” dedi.
Yani herkesin internetini sansürlemek istediler…
Evet. O zaman Taksim’den Galatasaray’a 50 bin kişi yürüdük. Bu düşüncenin sorunlu olduğunu söyledik. Geri adım attılar. Zorunluluğu kalktı. İki profile indi: Çocuk ve aile. Türkiye’de kaç kişi kullanıyor, bilmiyorum; ama devlet onaylı bir filtre mekanizması olduğu için devlet müdahalesi söz konusu. Benzer bir uygulamayı internet kafelerde de yapıyorlardı. Bu, ikinci aşamaydı.
AİHM, 2012 YILINDA TÜRKİYE’YE “İNTERNET YASANI DEĞİŞTİR” DEDİ
Üçüncü aşama? 17-25 Aralık Süreci’nden hemen sonra, 2014’ün Şubat başında 5651 Sayılı Kanun’a bir müdahale yapıldı. Kapsam genişletiliyor. Unutmadan, 2014 Şubat değişikliklerinden önce de 5651 Sayılı Kanun’la ilgili önemli gelişmelerden bir tanesi de Aralık 2012’de, Ahmet Yıldırım’ın, Google Sites’ın Türkiye’de 2008-2009 yılları arasında topyekûn yasaklanmasıyla ilgili başvurusuna dair AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi), ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair kararıdır. AİHM, 5651 Sayılı Kanun’un ölçüsüz, orantısız olduğunu ve gereğinden fazla engellemeye izin verdiği için 8. Madde’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söyledi. AİHM’nin Ahmet Yıldırım Kararı, Türkiye’ye “İç hukukta bir değişiklik yap” anlamına geliyordu.
YOUTUBE YASAĞINI AİHM’YE GÖTÜRDÜK, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL KARARI ÇIKTI
Aynı dönemde, 2009’un Haziran’ında, Mavi Marmara Olayları sırasında Youtube erişime zaten engelliydi. Ama Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği ek bir karar çıkardı ve bazı IP adreslerine de engelleme getirdi. O dönem Kerem Altıparmak’la yine itiraz ettik. Youtube kullanıcısı olarak iç hukuka başvurumuz reddedildi. Böyle olunca da AİHM’ye başvuruda bulunduk. 1 Aralık 2015’te AİHM, bizim başvurumuz üzerine yine ihlal kararı verdi. “Başvurucuların ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir” dedi.
KANUNU DARALTMAK YERİNE, 17-25 ARALIK SÜRECİNDE GENİŞLETTİLER
AİHM’nin 2012 Aralık ayındaki ihlal kararından sonra 5651 Sayılı Kanun’a dair olumlu bir değişiklik beklerken, 17-25 Aralık sürecinde kanunun daraltılması yerine daha da genişletildiğini gördük.
Bu genişlemeyle birlikte hangi değişiklikler kapsam altına alındı?
İki yeni kanun maddesi daha eklediler. Bir tanesi, kişilik haklarının ihlaliyle ilgili olan 9. Madde. Burada, doğrudan Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurarak erişim engelleme istenmesi kararını geçirdiler. Bir de, özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe ilişkin engelleme maddesi eklendi. Bunların eklenme tarihi de 6 Şubat 2014’tür. Kanunu da Abdullah Gül imzalamıştır. Bir koldan katalog suçlarına ilişkin çocukların korunması, ikinci koldan kişilik haklarının korunması için yeni bir madde, üçüncü koldan da özel hayatın gizliliğin korunmasına dair yeni bir madde. Karşımıza üç kol çıktı. Hatta bu maddeler, 8. Madde’den biraz daha farklıdır.
SULH CEZA HAKİMLİKLERİNİN KARARLARI İKNA EDİCİ DEĞİL
Mesela?
Örneğin 9/4 der ki, “Hâkim bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararını esas olarak, yalnızca kişilik haklarının gerçekleştiği yayın, kısım, bölümle ilgili olarak verir.” Ondan sonra “Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişim engellenmesi yapılamaz” der. Zorunluysa da gerekçesini belirtmek kaydıyla hâkimin bunu yapabileceği söylenir. Bunu yaparken dediler ki, “Biz URL olarak tweet’i engelleyeceğiz; ama Twitter’ı engellemeyeceğiz.” Yani Nokta dergisinin bir haberini engelleyeceğiz; ama sitesini engellemeyeceğiz!
Ama öyle olmadı!
Tabii, pratikte öyle olmadı. Sulh Ceza Hâkimliklerine yetki verildi ve sadece madde 9 kapsamında bugüne kadar verilmiş 4-5 bin tane de erişim engelleme kararı var.
Sulh Ceza Hâkimlikleri, yetki sınırlarını mı aşıyor?
Dosyaları bütün olarak görmediğimiz ve kararlar da kısa bir dille anlatıldığı için ne talep edildiğini genelde göremiyoruz. Ama bu madde uygulanırken kademeli olarak yaklaşılması lazım.
Dosyaları görmemek ve kararların açıklıkla anlatılmaması da bir perdeleme değil mi?
Nokta engellendiği zaman dergi toplatıldı, site erişimi engellendi. Bugüne kadar Madde 9/4’deki kademeli yaklaşımı gerektirecek bir durumla ben karşılaşmadım. Kararlarda genelde neden habere veya tweet’e değil de Twitter hesabına ve sitenin erişime engellendiğine dair bir ikna edici gerekçe yok. Bunun adı sansürdür.
O zaman bu madde niye var?
Bir kişiye hakaret etmek için, itibarını kötülemek için bir site kurulabilir. Bütün içerik, kişilik hakları ihlali ortaya çıkarıyorsa hâkim o siteyi engelleme kararı verebilir. Bu madde de onun için vardır. Son çaredir. Bunun için kademeli yaklaşım kullanılmıştır. Ama uygulama o yönde değil.
HAŞİM KILIÇ’LA TAYYİP ERDOĞAN’I KARŞI KARŞIYA GETİRDİK
Kronolojik sıralamaya devam edelim mi?
Bu maddeler uygulamaya geçmeden önce 2014 Yerel Seçimleri’yle karşılaştık. Mart sonunda, yerel seçimlere dört, beş gün kala önce Twitter engellendi, arkasından da Youtube. O zaman Kerem Hoca’yla beraber direkt Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Tüketilecek bir iç hukuk yolu olmadığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne gittik. Anayasa Mahkemesi her anlamda tarihi bir karar verdi.
Nasıl? Birincisi, öncelik talebimizi kabul etti. Normal şartlarda bugün Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunuz anda onun cevabını alabilmeniz iki yılı bulabiliyor. Bizim başvurumuza, Anayasa Mahkemesi 10 gün içinde karar verdi. Bu çok önemlidir. Anayasa Mahkemesi önceliğin yanı sıra bunun süregelen bir ihlal olduğunu kabul etti. Biz dedik ki, “Twitter bir dergi, kitap değildir. Bugün engelleme yaptığınız zaman, o andan itibaren yapılan her türlü paylaşımı da engellemiş oluyorsunuz. Sadece geriye dönük değil, ileriye dönük de bir cezalandırma yapıyorsunuz.” Anayasa Mahkemesi bunu çok iyi anladı ve ‘ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale’ olarak nitelendirdi.
Ama Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç’la dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan karşı karşıya geldi. Erdoğan, bunun milli bir karar olmadığını söylerken, Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç da “Bizim ölçümüz millilik değil, hakkaniyettir” dedi.
Aynen öyle oldu. Mahkemeyi biraz zor durumda bıraktık! Hatta Haşim Kılıç’la Anayasa Mahkemesi’nin bir konferansında tanıştım. “Demek sizsiniz o!” demişti.
YOUTUBE VE TWITTER, TÜRK HÜKÜMETİ’Nİ BİR TÜRLÜ MEMNUN EDEMEDİ
Bu karara dair, bir ‘millilik’ atfı neden yapılır?
Vallahi onu Burhan Kuzu gibi hukukçulara sormanızda yarar var! Bir tarafta Twitter gibi dünya markası bir şirket var. Bir tarafta da “Bizim milli hassasiyetlerimize uygun davranmıyorlar” iddiası var. Adamlar ne yapsın? Kaldı ki kendilerine gönderilen birçok mahkeme kararını da uyguluyorlar. Youtube da aynı durumda. Bu şirketler, Türk Hükümeti’ni bir türlü memnun edemediler! Yasaklayıcı kültür, Türkiye’nin bir sansür ülkesi olması ve medyaya yönelik baskılardan dolayı, kullanıcı odaklı bu sistemlerin ne kadar önemli olduğunu Arap Baharı’nda da gördük. “Yurttaş gazeteci” dediğimiz kişiler var artık. Bu bir sanat! Bunların da lokal versiyonları var. 7 Haziran’dan sonraki süreçte özellikle Güneydoğu Anadolu’da ortaya çıkan aktivistler, paylaşımcılar var. Onların paylaşımları, tıpkı Dağlıca örneğinde olduğu gibi, resmi açıklamaları boşa düşürüyor.
1513 TANE ADRES ENGELLENDİ
Dördüncü aşama nedir?
O da sonradan yine 5651 Sayılı Kanun’a, 27 Mart 2015’te yapılan yama. Madde 8/A diye karşımıza çıkıyor. Bugüne kadar karşımıza çıkan en sorunlu maddelerden bir tanesi.
Ne diyor bu eklenti?
“Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Başbakanlık veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkanlık tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir.”
Burada önemli olan ‘milli güvenlik ve kamun düzeninin korunması’ maddesi. Bu bize anlatıyor?
Bu maddeyle ilgili olarak ilk erişimi engelleme kararı, Nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verildi. 7 Haziran’dan sonraki süreçte 8/A, bizim gördüğümüz kadarıyla 48 farklı kararda kullanıldı. Bu kararların hepsi Başbakanlık’ın talebi ve TİB’in engellemesiyle uygulanıyor. Ondan sonra da TİB’in bulunduğu yerdeki Gölbaşı Sulh Ceza Hâkimliği’nin onayına sunuluyor. Bu hakimliğin vermiş olduğu 48 tane 8/A kararı var. Toplamda da 1513 tane farklı adrese erişim engellenmiş. Bunların içinde haber siteleri de var. Mesela DİHA’ya 26 defa, sendika.org’a 29 defa erişim engelleme kararı verilmiş.
8/A YASASI TAMAMEN SİYASİ OLARAK KULLANILIYOR
Bir kümülasyon yaparsak ağırlık hangi haber sitelerinde?
Kürt ve muhalif haber sitelerinde. Jinha, Jiyan gibi sitelerin yanı sıra Kürt gazeteciler, avukatlar, CNN Kürt gibi çok takipçisi olan 800’e yakın Twitter hesabı, tweet’ler, haber linkleri… Mesela bakıyorsunuz, Dağlıca olaylarıyla ilgili bir karar var. Bir kararda Cizre’deki olaylar sırasında dağıtılan WI-FI şifrelerine dair paylaşımlar engellenmiş. Hacı Lokman Birlik’le ilgili istisnasız bütün haber sitelerinin linkleri erişime engellenmiş. 8/A ağırlık olarak bunun için kullanıldı. Kasım Seçimleri’nden sonra da bir anda 8/A’da düşüş oldu. 8/A tamamen siyasi olarak kullanılıyor ve kararlara baktığınız zaman da uzun listeler var. Ama neden tamamen erişime engellendikleri yönünde hiçbir kararda bir bilgi yok! Gerekçe yok!
TAHİR ELÇİ DAVASI İÇİN MÜTALAA VERECEKTİK
Bilişim hukukundaki bu değişiklikleri, devletin ‘terörle mücadele’ yöntemindeki değişikliğe paralel olarak da okuyabilir miyiz?
Evet. Şu andaki TMK 7/2’nin yani terör örgütü propagandası suçunun da yeninden kullanılmaya başladığını görüyoruz.
Diyarbakır Barosu Başkanı, rahmetli Tahir Elçi’yi de bu maddeden yargıladılar…
Evet. Biz Kerem Altıparmak’la birlikte Tahir Elçi davası için mütalaa verecektik. Orada da TMK 7/2’ye soktular. Biz buna ‘dondurucu etki’ diyoruz. Farklı yöntemler kullanılarak, bir baskı mekanizması oluşturuluyor.
DEVLET, İNTERNETİ KONTROL EDEMİYOR
Buna ‘özgürlüklerin askıya alınması’ da diyebilir miyiz? Özgürlüklerin askıya alınmasına dair bir çaba var. Medyaya kayyım atamaları, gazeteci tutuklamaları bunu gösteriyor. İnternette ‘anonimite’ hâlâ mümkün olduğu için, bu alanı tam anlamıyla kontrol edemiyorlar, tespit edemiyorlar. Devletin geleneksel mücadele yöntemi, daha uzun sürüyor.
GEZİ’DEN SONRA VATANDAŞIN MEDYAYA GÜVENİ KALMADI, HABER KAYNAĞI SOSYAL MEDYA
Ana soru galiba şu: Devlet, interneti, neden kendine bir tehdit olarak görür? İnternet, insanların kendilerini ifade edebilecekleri çok ender platformlardan bir tanesi. Uzun yıllar yaşadığım İngiltere’ye de bakıyorum, gazeteciler ve milletvekilleri çok fazla takip edilmiyor sosyal medyada. Bizde ise çok ciddi etkileri var. Sosyal medyanın etkisi de çok ciddi bir boyutta. Gezi Olayları’ndan sonra vatandaşın geleneksel medyaya da güveni kalmadı. Gazete okur sayısı düştü. Sosyal medyayı doğru kullanırsanız, haber size geliyor. Öteki taraftan bakarsanız, vatandaş da Twitter ve Facebook’ta!
TWITTER DİRENİYOR!
Fuat Avni örneğinde gördüğümüz üzere, Twitter’da etkili anonim muhalif figürler ortaya çıktı. Hükümet yanlısı figürlerden de aynı şekilde bahsedebiliriz. Twitter’ın bu tip hesaplara yaklaşımı nedir?
Twitter bu tip anonim hesapları, siyasi söylem düzleminde gördüğü için, kapatmıyor. Twitter’ın internet kararlarından ötürü gözü korksa da, kendi uyguladığı bir politikası var. Topyekûn engellenmediği sürece mücadele içinde kalmaya devam edecek. Geçenlerde bir hesabı kaldırmadıkları için 150 bin lira para cezası aldılar. Twitter bazı şeyleri göze almış. Göze alamadığı tek şey, topyekûn erişimin engellenmesi. O gibi durumlarda ne yapar, bilemiyorum. Twitter, 8/A sürecinde de çok sayıda Kürt gazeteci ve aktivistin hesabını, “Kapatın” demelerine ve baskısına rağmen kapatmadı.
FACEBOOK, ANKARA’YLA MÜCADELEYE GİRMEK İSTEMİYOR
Bu anlamda, Facebook’a nazaran daha dirençli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Özellikle Facebook’la karşılaştırırsak, evet! Facebook’un bu kadar teslimiyetçi olmasının sebebi nedir? Ankara’yla hiçbir mücadeleye girmek istemiyorlar. Kendi uluslararası politikası da bu. Google ve Youtube’un da politikasının Facebook’a yakın olduğunu düşünüyorum artık. Twitter da mücadele etmezse Facebook’a döner. Türkiye çok önemli bir pazar.
TWITTER’A MEKTUP: “MÜDAHALE EDERSEN SENİNLE UĞRAŞIRIZ!”
Kerem Altıparmak’la, 2014 içinde, noterden, Twitter’a bir mektup gönderdik. Anayasa Mahkemesi kararını hatırlatıp “Bazı hesaplarla ve tweet’lerle ilgili içerik gizleme” yapamayacağını yazdık. Bunun ifade özgürlüğüne müdahale ve sansür anlamına geleceğini ifade ettik. “Bizim Twitter’ımıza müdahale etme! Edersen de seninle uğraşırız!” dedik. Türkiye zor bir dönem geçiriyor. İnternet üzerindeki baskılar artarak devam edecek. Burada bütün vatandaşlara verilen bir mesaj var.
“Bir gün hepiniz olağan şüpheli olacaksınız!”
Aynen öyle!
NOKTA HABER |